15 Kasım 2012 Perşembe

En Son Yapılan Geri Çağırmalar: Allerjen İçeren Gıdalar

FDA’in web sitesindeki en son yapılan geri çağırmalara baktığımızda (Eylül-Ekim-Kasım 2012) bunların büyük çoğunluğunun etiket üzerinde eksik allerjen beyanından olduğunu görüyoruz. Gıda işletmelerinde son ürün kontrolleri yapılırken, etiket bilgilerinin kontrol edilmesi bu nedenle çok önemli. Avrupa Birliği yasal düzenlemelerine parelel olarak 29 Aralık 2011’de yayınlanmış olan Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği’nde, allerjen gıdaların listesi bulunuyor. Gıda işletmeleri bu yönetmeliğe göre ürün içine katmış oldukları her bir hammaddenin/katkı maddesinin allerjen içerip içermediğini bilmek zorunda ve eğer allerjen içeren bir hammaddeyi/katkı maddesini ürün içine katıyorsa bunu son ürün etiketi üzerinde beyan etmek zorundadır. Örneğin; peynir altı suyu tozu üreticisi, etiket üzerinde “süt içerir” ya da buğday unu üreticisi etiket üzerinde “gluten içerir” diye beyan etmek zorundadır. Ancak, allerjen içerik, zaten etiket üzerinde, ürünün içindekiler listesinde yer alacak ise böyle bir beyana gerek yoktur. Örneğin; herhangi bir çikolata ürününün üzerinde, içindekiler listesinde süt zaten yazıyorsa, ek olarak “süt içerir” diye beyan etmeye gerek yoktur. Aşağıdaki linkte allerjen içeren gıdaların nasıl etiketleneceği detaylı olarak anlatılmıştır:


ISO 22000 denetçisi olabilmek için gereken şartlar nelerdir?

Denetimler sırasında bana en sık sorulan sorulardan biri de nasıl denetçi olunduğu ile ilgili. Aşağıda ISO 22000 denetçisi olabilmek için hangi özelliklere sahip olunması gerektiği ile ilgili bilgi bulabilirsiniz.
ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi denetçisi olabilmek için gereken şartlar, ISO/TS 22003 (Mart 2008)-Gıda Güvenliği Yönetim Sistemleri-Gıda Güvenliği Yönetim Sistemlerinin Tetkikini ve Belgelendirmesini Sağlayan Kuruluşlar için Şartlar teknik dokümanında belirtilmektedir. Buna göre;
-Denetçi adayının genel kimya ve genel mikrobiyolojiyi içeren bir yükseköğrenim eğitimine sahip olması gerekiyor.
-Denetçi adayının ISO 22000 standardı üzerine eğitim almış olması gerekiyor.
-Gıda zinciri ve ilgili sanayi alanlarında en az 5 yıl tam zamanlı iş tecrübesi ve bunun da en az 2 yılının gıda üretiminde gıda güvenliği veya kalite güvence ile alakalı konularda veya üretim, perakende satış, kontrol veya benzeri alanlarda olması gerekiyor. (eğer denetçi yüksek öğrenim eğitimini tamamladı ise, toplam iş tecrübesi 4 yıla indirilebilir).
-Denetçi adayının IRCA onaylı ISO 22000:2005 Baş Denetçi Eğitimi’ne katılması ve sonrasında yapılacak sınavı geçmesi gerek.
-Baş denetçilik eğitimini tamamlamış ve sınavı geçmiş denetçi adayının son 3 yıl içinde, kalifiye bir denetçinin gözetimi altında, en az 4 firmada, minimum 12 GGYS denetim günü denetim yapması gerekiyor.
Denetçi olarak denetimlere tek başınıza gitmeye hazırsınız artık.

Seyahat Notlarım-Makedonya


Geçen yıl bir salyangoz fabrikasını denetlemek için Balkanlar’da Büyük İskender’in şehri Makedonyanın güneydoğusunda ve Vardar Ovası yanında yer alan ve şaraplarıyla ünlü Negotin şehrine gittim. İlk yurtdışı denetim tecrübem olacaktı. Bu nedenle hem heyacanlı hem de biraz gergindim.
Kaldığım otel (Popova Kula Hotel), aynı zamanda şarap üretim yeri de olan taş bir yapıydı. Odanın manzarasından üzüm bağları görünüyordu, yakında herhangi bir yerleşim yeri görünmüyordu. Balkanlarda, tek başıma, ıssız bucaksız bir tepede şarap üreticisi bir otel-tesisteydim. Daha iyisi ne olabilirdi ki...Gece soğuktu...Odada tüm duvarlar taştan yapılmış olduğundan sanırım ısıtmakta zordu...Akşam yemeği için firmanın kalite müdürü Julijana ile otelde güzel bir Negotin şarabı eşliğinde akşam yemeği yedik. Sabah olunca denetim için tesise gittik, açılış toplantısının ardından denetime başladık. Julijana çok sıcak ve nazik bir bayandı, denetim boyunca bana çok yardımcı oldu. Buraya gelmeden hemen önce Türkiye’de bir salyangoz fabrikası denetlediğimden denetim çokta zor geçmedi benim için...Ancak her iki tesiste de niyetlenmeme rağmen salyangoz dolması yiyemedim.
Akşam beni Üsküp’e götürdüler. Üsküp’te dolaşmak için iki gece kaldım. Kaldığım otel (Stone Bridge Hotel), Üsküp’ü eski ve yeni olarak ikiye ayıran taş köprüye çok yakındı. Sabah kahvaltımı yapar yapmaz dışarı çıktım, gezecek çok yer var diye düşünüyordum. İlk olarak Arnavut ve müslüman kesimin yaşadığı Eski Üsküp’te dolaşmaya karar verdim. Sabah erken olduğundan esnaf henüz kepenklerini açmamıştı, yollar, caddeler bomboştu...Ben de bol bol fotoğraf çektim, yürüdüm, ara sokaklara saptım, derme çatma bir çay ocağında oturup, ilkokula giden Arnavut çocuklarla konuşmaya çalıştım. Köprünün bu tarafında, Türk Çarşısı olarak da bilinen eski çarşıda adım başı türkçe konuşan birilerine rastlamak mümkün. Köprünün bu tarafında Osmanlı’dan kalma camiler, han ve hamamlar yoğunlukta. Eski yapılar ve gecekondular içiçe geçmiş ve yoksul bir yaşamı gösteriyor.
Gençlerin gittiği kafelerden birine oturdum ve kahve içtim. Camda bir afiş dikkatimi çekti. Türk filmleri haftası olduğundan, yeni Üsküp’te bir sinemada türk filmleri gösterilecekti. Akşam için gitmeye karar verdim. Eski Üsküp’te dolaşmak yetmişti...Otele döndüm ve bir gece daha kalacağım için daha ucuz bir otel bulup bulamayacağımı sordum. Köprünün diğer tarafında Yeni Üsküp’te yine köprüye çok yakın bir otele yönlendirdiler beni. Burası gerçekten de çok ucuz bir oteldi. Alt katı restoranttı ve işlek caddenin hemen başında yer alıyordu. Otele yerleştikten sonra akşam filmi izlemeye gittim. Yüreğine Sor filmini izledik, ancak Türkçe altyazılı değil, direkt türkçe olarak.. Filmi izlemeye gelenler de zaten Makedonya’da yaşayan türk kesimdi...Karadenizde kimliklerini saklayarak yaşamak zorunda olan azınlık hristiyanların hikayesini Makedonya’daki azınlık türk kesimle izlemek ilginç ve dokunaklıydı....Otele döndüm ve ertesi sabah erkenden kalktım yine...
Sabah kalktım ve Yeni Üsküp’te dolaştım. Bugün son günümdü, zaten Üsküp’te iki günden fazla kalmak sıkıcı olabilirdi...Taş köprünün bu tarafında Makedon halkın yaşadığı bu yer, Avrupanın herhangi bir yerinde görebileceğiniz modern caddelere benziyordu. Köprünün diğer tarafıyla hiç alakası yoktu. Caddenin sonuna kadar etrafa bakarak ve fotoğraf çekerek yürüdüm. Rahibe Teresa’nın anı evinin önünden geçerken durdum ve içeri girmek istedim ancak o gün kapalıydı. Ben de sadece dışardan fotoğrafını çekmekle yetinebildim. Caddenin sonunda bir müze vardı, içeri girdim ve müzeyi dolaştım. Arkeolojik eserlerin sergilendiği alanda konservatuarda öğrenci olduğunu düşündüğüm iki kişi çalışma yapıyordu, oturdum ve bir süre onları dinledim.

Akılda kalanlar...
Sadece Üsküp’te dolaşacaksanız iki gün yetiyor. Sizi şaşırtan çokta fazla birşey yok.
Taş Köprü ve görkemli Büyük İskender Heykeli çok güzel.
Oldukça ucuza kalabileceğiniz ve yemek yiyeceğiniz yerler var.
Eski Üsküp’te Osmanlı’dan kalma han, hamam ve camileri görmek ve bir türk kahvesi içmek gerek.


Seyahat Notlarım-Ölü Deniz/Kudüs/Beytüllahim

 
İsrail'e bu sene Mayıs ayında bir denetim için gitmiştim, Ölü Deniz’de bir tesise...
Seyahat süresince izlenimlerim:
Tel Aviv havalanına indiğimde beni karşılayan firma şoförüne ne zaman otele varacağımızı sordum, yolun bir buçuk saat süreceğini söyledi...Yol boyunca çat pat ingilizcesiyle benimle konuşmaya çalıştı ve tüm yol boyunca İbrahim Tatlıses’in en eski şarkılarını dinledi...Akşam karanlığında yol alırken, tepelerin ardında ateş yakan insan toplulukları gördüm ve şoföre bunun ne olduğunu sordum. Anlatmaya çalıştı ancak anlamadım; ben de bunun böyle bir yerde hiç de yadırganmayacak olağan dini ritüellerden biri olduğunu düşündüm...
Otele vardığımızda saat gece onbire geliyordu, hemen yattım...Sabah kalktığımda inanılmaz bir manzara beni bekliyordu. Balkona çıktım ve sabahın ilk saatlerinde Ölü Deniz’in eşsiz, uçsuz bucaksız manzarasını izlemeye kendimi bıraktım...
Sabah anlaştığımız saatte denetleyeceğim tesisin sorumlu müdürü beni otelden almaya geldi. Otel ve tesis arası yaklaşık bir saatti, yol boyunca giderken bana Ölü Deniz’i ve Sodom ve Gomora’nın hikayesini anlattı. Hatta Madam Lut’un tepede taş kesilmiş heykelini gösterdi.
Denetim bittiğinde Kudüs’e gitmek istediğimi söyledim. Ölü Deniz’den Kudüs’e doğru yol alırken pencereden tek katlı, taş evleri, Arapça yazılı tabelaları gördüm. Şoföre beni ucuz ama güvenli bir otele bırakmasını söyledim. Eski taş bir yapının önünde durduk, burası Avrupadaki mimariyi anımsatıyordu. Butik otelden içeri girdiğimde resepsiyoniste sadece bir gece kalacağımı, yarın için Kudüs’ü dolaşmak istediğimi söyledim. Türkiye’den geldiğimi öğrenince çok sıcak karşıladı beni. Üstelik müslümandım, o da Araptı...Kudüs’ü tek başıma gezmemin zor olduğunu, ama turla dolaşabileceğimi söyledi. Hemen bana yarın sabah için bir tur ayarladı. Akşam yemeği için restorana indiğimde sadece vejetaryen menü olduğunu söylediler, ben de menüden makarna seçtim, yanına da bir şişe bira. Hiç bilmediğim bir kentte, Avrupa tarzı butik bir otelde, arap resepsiyonistlerin ve yahudi garsonların arasında, savaşın tam ortasında (!) olmak güzeldi....
Sabah kalktığımda bugünün kutsal cuma olduğunu anımsadım. Bizi eski Kudüs’e götürecek rehberimiz yaşlı bir yahudiydi.Yol boyunca Kudüs’ü anlattı bize. Bense anlatılanları dinlemekten çok,  görmeyi ve içinde olmayı istiyordum...Sonunda eski Kudüs’e geldik. Ağlama duvarında turda tanıştığım, Amerika’da yaşayan fizyoterapist Bulgar Natalia ile dua ettik. Hatay’daki çarşıları andıran dar ve uzun bir çarşının içinden geçtik, sonra bir kiliseye girdik...Turun ilk bölümü bitmişti, isteyenler Ölü Deniz’e ya da Bertlehem (Beytüllahim)’e gideceklerdi. Filistin özerk bölgesinde Batı Şeria’da yer alan Bertlehem’e doğru yola çıktık. Bertlehem’e geldiğimizde kentin girişinin yüksek barikatlarla çevrili olduğunu gördük. Bundan sonrası için yolumuza arap bir tur rehberi ile devam edecektik, yahudi tur rehberi bizi barikatların dışında bekleyecekti, bu bölgeye girmesi yasaktı. Kimlik kontrolü için pasaportlarımızı hazırladık, labirent gibi uzayan barikatlardan geçip, Bertlehem’e girdik sonunda...Burada savaşın izlerini her yerde hissedebiliyordunuz. Enkaz halinde, toz içinde yollar boyunca araçla ilerledik ve Hz. İsa’nın doğduğu yer olarak kabul edilen Beytüllahim Doğuş Kilisesine gittik. Arap rehber burda her sene rum ve ermeni papazların kiliseyi paylaşamamalarından dolayı çıkan arbededen bahsetti gülerek...

İsrail’e giderken hem Atatürk Havaalanı’nda hem de geri dönerken Tel Aviv havaalanı’nda bir sürü kontrolden geçiyorsunuz. Tel Aviv havaalanında bir sürü soru sordular: İsrail’e neden geldiğimi, Ölü Deniz’den Kudüs’e neden gittiğimi, kaç gün kaldığımı, nerde konakladığımı, neler yaptığımı, bavulumu kimin hazırladığını, ben dolaşırken bavulumun nerde olduğunu, içinde bomba olup olmadığını (!) ve buna benzer daha bir sürü şey...Ufak tefek, yirmili yaşlarda ancak suratında tek bir mimiğin bile oynamadığı kadın görevlinin beni bir köşeye çekip, sorduğu sorular çoğaldıkça; tam beni alıkoyacaklarını, polis tarafından sorguya çekileceğimi, geri dönemeyeceğimi düşünmeye başlamıştım ki, arkamda bulunan ve Türkiye’de yaşayan yahudi bir çift bunun çok olağan bir prosedür olduğunu ve sakin olmamı söyledi...Güvenlik kontrolünden geçerken görevli kişi elektronik eşyaları kablo bağlantı yerlerine kadar tek tek el dedektörü ile tararken; ben bu işlemin daha kaç dakika süreceğini hesap etmekle meşguldüm...ve sonunda! Köprünün karşısına geçmeyi başarmıştım, Atatürk Havaalanına indiğimde derin bir ohh çektim...

Akılda kalanlar...
Tel Aviv Havaalanında tuvaletler sifonlu değil pedallı
Havalanına sizi bırakan arap şoförün eğer uykusu varsa, arabayı kenara çekip on dakika kestirebilir, bilginize...
Hem müslüman hem evli hem de çocuklu iseniz, Jerusalem'de direkt 'sister' mertebesine eriştiniz demektir, sırtınız yere gelmez, korkmayın.
Tel Aviv Havaalanında tüm elektronik cihazlar-kabloları da dahil-temizlik fırçasına benzeyen ve ucunda dedektör olan bir aletle didik didik aranıyor.






FSCC 22000 standardı, PAS 220 ve PAS 223 kılavuzları nedir?

25 Ekim 2008’de, BSI (British Standard Institution) tarafından PAS 220 adında ön gereksinim programlarının tam olarak neyi kapsaması gerektiğini tarif eden detaylı bir rehber yayınlanmıştır. FSSC 22000; ISO 22000 ve PAS 220 gerekliliklerinin biraraya gelip oluşturduğu yönetim sistemidir. PAS 220, denetlenebilir bir standart değil, rehber döküman olduğu için tek başına belgelendirilmesi mümkün değildir. ISO 22000 standardıyla beraber denetlendiği takdirde ISO 22000+PAS 220 standardına FSSC (food safety system certification) adı verilmektedir. Hemen hemen tüm belgelendirme kuruluşları bu standarttan akredite olmuşlardır.
FSSC 22000 (ISO 22000+PAS 220); hayvansal ürünler (kesim ve kesim öncesi uygulamalar hariç), bitkisel ürünler, uzun raf ömürlü ve ortam sıcaklığında muhafaza edilebilen gıdalar, gıda üretimi için kullanılan katkı maddeleri, vitamin katkıları, biyokültürler üreten ya da işleyen gıda üreticilerinin gıda güvenliği sistemlerinin belgelendirilmesi için geliştirilmiştir.
Yine aynı şekilde, PAS 220 gibi, 1 Temmuz 2011’de BSI tarafından gıda ile direkt ya da dolaylı olarak temas eden ambalaj malzemesi üreten yerler için PAS 223 rehber klavuzu yayınlanmıştır. ISO 22000 standardıyla beraber denetlendiği takdirde ISO 22000+PAS 223 standardına FSSC (food safety system certification) adı verilmektedir. Şimdiye kadar sadece iki belgelendirme kuruluşu bu standarttan akredite olmuştur.